Moda Rota I Kadına Dair Herşey

Bayanların Güncel Moda ve Trend Rotası

SON YAZILAR

Post Top Ad

8 Kasım 2019 Cuma

Süt Çocukluğu Dönemi ve Çocuk Gelişimi (0-12. Aylar)


Yapılan araştırmalar doğumdan sonraki ilk yılda yani süt çocukluğu döneminde beslenme ve bakımın yanı sıra, bebekle anne arasında çok yoğun bir duygusal ilişkinin varlığını kanıtlıyor. Son yıllarda ise bu yoğun duygusal ilişkiye baba da dahil olmakta.



Bebek ilk günlerden itibaren dış dünyaya karşı ilgili ve duyarlıdır. Ağlama bebeğin tek anlatım aracıdır. Bebeğin gereksinimleri düzgün aralıklarla karşılandıkça, bebek bekle­meyi öğrenecektir. Acıkınca doyurulduğunu, sıkıntısı olunca annesinin yanına geldiğini deneyimleriyle bilmektedir. Her anne, zamanla bebeğin ağlamasının niteliğinden altının ıslandığını, acıktığını ya da kucağa alınmak istediğini ayırt edebilmektedir.


Gereksinimlerin böyle düzenli karşılanması bebekte bir güven duygusu oluşturur. Bu güven duygusu anne baba ve diğer yakınların bebeğe gösterdikleri sevgi, ilgi, koruma ve destekle gelişmektedir. Buna temel güven duygusu denir. Bebeğin ihtiyaçlarının düzenli karşılanmaması, özellikle sevgi, ilgi, yakınlık, vücut temasının az olması veya olmaması be­bekte güvensizlik duygusunun gelişmesine yol açar.


Bu dönemde emme en baskın olaydır. Bebekler yanaklarına değdirilen her şeyi ağızlarına götürürler. Bebek için doyum tok­luktur. Dürtü ise almaktır. Bu döneme alıcılık dönemi de denebi­lir. Bu dönemde alıcılık en belirgin olay olarak ortaya çıkar. Ço­cuğun rahata kavuşması için dürtünün yerine getirilmesi gerek­mektedir. Çocuk ağladığında anne koşar, ya emzirir ya da bibe­ronu ile bebeğini doyurur. Bebek anneden yalnızca karnını doyurmasını değil, sevgi, yakınlık, şefkat ve ilgi beklemektedir. Bebek bu alışverişlerden aldığı doyumla temel güven duy­gusunu oluşturmaktadır. Temel güven duygusunun temelleri bu dönemde atılır. Bu dönem iyi geçmişse, bebeğin temel gü­ven duygusu güçlü olacaktır.


Doğumdan sonraki ilk haftalarda bebek anneyi ayrı bir varlık olarak değil, kendisinin bir uzantısı olarak algılar. Bebeğe göre, annenin memesi de ayrı bir organ değil, kendi bedeninin bir uzantısıdır.


İkinci aya doğru anneyi tanıma, başkalarından ayırt etme başlar. Bebek artık annesinin yüzünü yabancı yüzler arasından ayırabilmektedir. Anneye bakar, gülümser, sesler çıkarır, ona doğru gitmek için el-kol hareketleri yapar. Bebek daha sonra kendini ayrı bir varlık olarak görmeye başlayacaktır. İlk aylarda bebekler rahatlıkla herkesin kucağına giderler. Altıncı aydan itibaren yabancılar tarafından kucağa alındıklarında ağlarlar. İlk aylarda anne ayrılığı tüm bebekler için olumsuz sonuçlar doğurabilir.


Sevgi yokluğu içinde büyümüş çocukları incelediğimizde, sevginin ne kadar yaşamsal olduğunu anlamaktayız. Sevginin sürekli olması çok önemlidir. Ancak, sevgi veren kişilerin dur­madan değişmesi bebek için güven verici olmaz.

Bir başka bilinmesi gereken şey de annenin yavrusuna yeterli sevgiyi verebilmesi için kendisinin sağlıklı, mutlu ve huzurlu olması gerektiğidir. Zor bir doğum, annenin sağlık du­rumunun bozukluğu, aileden birinin hastalığı, parasızlık, eşin  işini kaybetmesi, eşler arası geçimsizlik iyi bir anneliği engelle­yen önemli etkenlerdir. Anneyi tedirgin eden sorunların başında bebeğin sakat veya sağlık sorunları ile doğmuş olması gelmek­tedir.


Bebeğe meme verirken, altını değiştirip, banyo yaptırırken veya uyuturken annenin bebekle konuşması, ilgisini çekici sesler çıkarması, gülücükler atması yararlı olur.


Biberon Kullanımının Bebeğin Ruhsal Gelişimi Üzerinde Olumsuz Etkisi Var mıdır?

Biberon kullanmak bebeğin psikolojisine zarar verir mi? Aslında annenin yaklaşımına göre değişir. Eğer sütü biberonla verirken dahi onunla etkileşim sağlar, memeden süt alırken hissetiklerini aynen hissetmesini sağlarsa bebeğin ruhsal gelişimine olumlu etkisi olur...

Bebeğin beslenmesinde anne sütünün önemi bilinmektedir. Ancak, biberon kullanımı zorunlu ise bu, bebekle sıcak bir ilişki içinde gerçekleşiyorsa, beslenmenin biçimi önemsizdir. Anne biberonu kucakta, bebeğiyle konuşarak, gülücükler yollayarak veriyorsa, bu bebek için yeterli bir doyumdur. Bu konuda üzerinde durulması gereken şey, annenin biberonu kullandığı için kaygılanmaması gerektiğidir.

Emzirme sıklığı konusunda esnek davranılması gerektiği de uzmanlar tarafından belirtilmektedir. Bebeği saati gelmediği diye uzun uzun ağlatmak, her ağlayışta bebeğin ağzına meme tutuşturmak doğru değildir. Zaman içinde anne kendi bebeğine en uygun düşecek düzeni bulacaktır.


Bebeğe Ninni Söylemek, Sallamak Sağlıklı mıdır?
                                 
Çocuğa ninni söylemek, bir süre sallamak yararlı yollardır. Bunlardan kaçınılması gerektiği düşüncesi yaygındır. Ancak bu konulardaki katı tutumların esnetilmesi gerektiği günümüzde anlaşılmıştır. Her anne aşırıya kaç­madan, kendi yaşantısını sınırlamadan çocuğunu rahat­latacak yöntemleri kullanabilir. Ancak anne bu yöntem­lerin kendisine eziyet haline gelmesine izin vermemelidir.


Bebek Ağlayınca Anne Hemen Koşmalı mıdır?

Bebeğin uzun uzun ağlatılması, sürekli başucunda ağlayacak mı diye beklenilmesi doğru olmayan davranışlardır. Bu konuda da çok katı olmamak ve bebeği hırçınlaşıncaya kadar da ağlatmamak gerekmektedir. Bilinmesi gereken bebeklerin an­nesiyle ilişkiye, alışverişe gereksinimleri olduğudur.


Bebek İçin Emzik Gerekli midir?

Emzik konusu da annelerin kafasını meşgul eden konu­lardan biridir. Bebek için emme, bir doyum, rahatlama, gevşeme ve uykuya kolay geçiş aracıdır. Bebek tok olduğunda da emziğini emerek bir doyum sağlar, hatta emzik yoksa parmağını, elini veya battaniyesinin bir parçasını emebilir. Uzmanlar son yaptıkları çalışmaların ve gözlemlerin sonucunda, emziğin yararlı olduğunu söylemektedirler. Hatta bir yaşından sonra da uykuya dalış sırasında emzik emmenin yararlı olduğunu vurgulamaktadırlar. "Ya emziği bırakamazsa" korkusu yersizdir. Çocuğun belli bir noktada ilgisi azalacak ve emziği bırakacaktır. Bu konuda çocuğu teşvik etmek, emziği yavaş yavaş ortadan kaldırmak doğru bir yoldur.


Sık Sık Bakıcı Değiştirmek Sakıncalı mıdır?

Bebeğin bakımında yardımcı olan kişilerin sık sık değişmesi bebeği tedirgin eder ve güven duygusunu sar­sabilir. Dolayısıyla mümkün olduğunca bakıcı değiştirilmemelidir.


Annenin Bebekten Kısa Ya Da Uzun  Süreli Ayrılıkları

Bebeklik çağında anneden ayrılığın bir haftayı geçmemesi doğrudur. İlk üç yaşa kadar çocuk annesinin ayrılığına birkaç hafta dayanabilir. Dört-beş yaş çocukları tanıdıkları bir ortamda yaklaşık bir ay annenin geçici ayrılığına katlanabilirler.

Bu durumlarda çocukların huysuzlaşması, hırçınlaşması normaldir. Böyle bir ayrılıktan sonra dönüşte, çocuk anneye uzak durabilir. Onu unutmuş, dönüşüne sevinmemiş, yadırgamış gibi davranabilir. Bu geçici bir durumdur. İki sonuca yol açabilir. Ya kısa sürede çocuk anneye sokulur, ya da aşırı bağımlı hale gelebilir. Bu ikinci durumda anneden ayrılmak istemez. Anneyi göz hapsinde bulundurmaya çalışır. Anne tekrar gidecekmiş gibi kaygılıdır. Geceleri bile anneyle yatmak ister. Bu gibi du­rumlarda zaman geçirmeden bir psikologdan yardım istemek uygundur.

Özellikle altıncı aydan sonra annenin birden ayrılışı ortaya çok ağır sorunlar çıkarmaktadır. Ağlama, tedirginlikle başlayan bu tablo, ayrılık uzadıkça yemekten içmekten kesilme, ishal, kusmaya kadar varır. Bebeğin gelişmesi duraklar. Annenin ay­rılığı iki ayı geçerse, bebekte çevreye ilgisizlik, bakışlarda do­nuklaşma görülür. Bu tabloya Dr. R. Spitz, bebeklik depresyonu adını vermiştir. Anne ilk üç ayda geri dönerse, bebek hızla eski canlılığına kavuşur, ancak üç-beş aydan uzun süren ayrılıklarda bebeğin kendini toparlaması güç olabilmektedir.


Çalışan Anne

Çalışan anneler ister istemez kendilerini suçlamakta ve be­beklerine istedikleri kadarıyla bakamadıklarını düşünmektedirler. Çocuğa gereken önemi veren toplumlar çalışan anneye kolaylıklar sağlamaktadırlar. Çalışan anneler çocuklarına yeteri kadar zaman ayıramadıkları için tedirgindirler. Ancak sorun çalışan annenin kaygılanmasını gerektirecek boyutta değildir. Yapılan çalışma ve gözlemler çocukla geçirilen sürenin değil, ilişkinin niteliği, sürekliliği ve güvenilirliğinin önemli olduğunu göstermektedir.

Çalışmadığı için mutsuz, tedirgin, doyumsuz olan annenin huzursuzluğu çocuklara yansır. Bu da çocuk açısından istenme­yen bir durumdur.

Bazen görülen uygulamalardan biri de anne çalıştığı için be­beğin büyükanneye bırakılmasıdır. Eğer çocuk her akşam ken­di evine alınmazsa ortaya olumsuz etkiler çıkabilmektedir.

Fotoğraflar - Pinterest, Instagram, Lookbook

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Cep telefonlarından yorum yazmak isterseniz↑üstteki↑YORUM GÖNDER i tıklayın.
1. Yaptığınız yorumun, mutlaka yazımla alakalı olmasına özen gösteriniz.
2. Yorumlarınızda yazım ve dil bilgisi kurallarına uymaya çalışın lütfen.
3. Konu ile ilgili olmayan sorularınız için İletişim sayfasını kullanınız.

Post Top Ad